Son güncelleme 16 Eylül 2024 - 13:55
04 Nis 2019 Köşe Yazarları, KÜLTÜR SANAT, Manşet, Pervane MEMMEDLİ, Sürmanşet 1
Güney Azerbaycan’da halkın dili, edebi ve manevi değerleri son 90 yıl içinde sürekli gerginlikte kalıp, baskılı bir hayat yaşadı. Bu nedenle oluşan literatür daha çok direniş, uyanış, ayrılık, hasret, kendini tesbiti ve onayı gibi içerikler taşımıştır. Zamanla baş kaldırmış olan milli uyanış kendini her şeyden önce ana dilinde yazılmış olan literatürde gösterdi. Burada oluşan literatür ile ulusal özgürlük harekatı her zaman birlikde oluşmuştur. Her devrim, halk harekatından sonra kültürel hayatta da ilerleme olmuştu. Şah rejimi uzun yıllar Azerbaycan Türklerinin tek edebiyat ve dil alanı değil, aynı zamanda tiyatro, sinema, müzik ve sanat sferalarını da baskı altında tutmaya çalıştı. Pehlevi rejiminin devrilmesi ve İran İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra elde edilen kısa dönem özgürlük ortamında (1979 – 1981) Azerbaycan Türkçesinde kitap, gazete ve dergiler patlaması yaşandı, edebi ortamda özel bir canlanma yaşandı. Ama bu kitap yayını ve basının canlanma dönemi malesef 2-3 yıl sürdü. 90’lı yılların başında Sovyetler Birliği’nin çökmesi ve Kuzey Azerbaycan’ın bağımsızlığa kavuşması Güneyden de yan geçmedi. Dikenli sınır hatları tasfiye edildi, ayrılık ve hasrete son verildi. Kuzey Azerbaycan ve Türkiye televizyonları uydu aracılığıyla İran’da da seyir edilmeğe başlandı. Literatüre ve edebi ilişkilere geniş meydan açıldı. Bugünler’de Güney edebi sürecinde 1979 ingilabınadan sonrakı ahvali-ruhiyye yeni yüzyılın başlarındakı sanatsal bakış açısı arasında yakın ve farklı yönler meydana çıkmışdır. 1979 yılı devriminin yaratmış olduğu umutlar boşa gitdi. Arzu olunan manevi özgürlük ufukları görünmez oldu, onlarca yayın kuruluşları kapatılınca edebi hayattaki mücadele ve çağırış ruhunu iç sarsıntı ve egilmezlik evezledi. Kuzey Azerbaycan’ın bağımsızlık elde etmesi, onun dünyada söz sahibi olması Güneyde milli kendindönüşe büyük bir destek verdi. Aras’ın her iki yakasında birleşik sanatsal bakış açılarının, ortak edebi sürecin oluşum dönemi ortaya çıktı. Edebi türlerin manzarasındakı farklılıklara rağmen bugün Güney ve Kuzey Azerbaycan’da şiiriyetteki aramaların içerik ve sanatcılıg arayışları bunu taspit etmektedir. Tüm siyasi kısıtlamalara rağmen Güneydeki son 15-20 yıldaki olaylar edebiyatın ulusal içerigini taspit etti. Kendisinden sonra literatürde iz bırakan bu tarihi yürüyüşleri, harekatları göz önünde tutmak yerinde olurdu. 1997’de Hatemi’nin cumhurbaşkanlığına seçilmesi Azerbaycan Türkçesi’nde yayınların artmasına zemin yarattı. Milli problemlerin çözümündeki boşluklar öğrenci harekatlarının başlamasına ivme vermiş oldu. Tebrizli Çehrekanlının Meclis adaylığının reddedilmesi Azerbaycan öğrenci harekatının daha da aktivleşmesine yol açtı. Tanınmış aydınların cumhurbaşkanına gönderilmesi için imzaladığı mektup ve başvurular cevapsız kalsa da, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Halkın özgürlük sembolüne dönüşmüş Babekin doğum gününün her yıl Babek kalesinde kutlanması halk toplantısına, yürüşüne, nihayet kurultayına çevrildi. Bu kitlesel yürüyüş aksionlarında iç protestoların beyanları, özellikle kendini tespit etmesi ve onaylamasıyla milli kimlik düşüncesi ön plana çıktı. Devlet bunun önünü almağa çalışa da, şu itiraz aksionları sonralar başka biçimlerde ortaya çıkmaya başladı. İran medyasında Türkleri rencide eden sunumlara, özellikle devlet gazetesinde çıkan karikatüre itirazlar toplu hal aldı, edebi-politik arenada büyük yankı uyandırdı. Tebriz’in “Traktör” futbol takımı patlaması, hem de kitlesel protestolara meydan oldu. Son zamanlarda takımın oyunları hem de ulusal haklarını talep edenler için meydana çıkma gibi, ulusal sloganlar için tribüne dönüşmeye başladı. Urmu gölü ile ilgili itirazlar uluslararası alanda da yankı uyandırdı. 2008 yılından bu yana Urmu gölünün suyunun azalması yavaş yavaş kendisini ciddi şekilde gösteriyor ve Azerbaycan aydınları ve milli aktivistler buna göre devlete iradlarını söyler, uyarılarda bulunuyorlar. Gölün kurumasını önlemek için hiçbir önlem almayan İran hükümetine karşı halk “Urmu gölü can veriyor, Meclis onun katline ferman verir” sloganını her yerde gündeme getiriyor. Bu çevresel tehlike artık yerellikten çıkıp, uluslararası kamuoyunun da ilgisini çekmiş durumda. 60’lı yıllardan önceki kuşakların yaratyaratıcılığının maruz kaldığı dönemeden haberdar oldu, kendisi icin olumlu sonuç çıkardı. Pişeverinin yalnız bir yıl sürmüş demokratik hükümetinin mutlu günleri çocukluk ve gençlik dönemine deng gelenlerin artık yaşı 20, 30’dan fazla idi. Literatüre öncekilerden farklı düşünen bir kuşak geldi; Samet Behrengi, Gulamrza Saidi (Gövher Murat), Alirza Nabdil (Oktay), Merziye Üskiyi (Dalğa), Habip Sahir, Sehent ve b. Samet Behrengi bu yeni milli ruhlu gençlerden biriydi. Literatüre şair gibi kadem basmış, fakat o, dostu Behruz Dehgani ile beraber halk içinden topladığı masallarla, yazdığı hikayelerle akılda kaldı. Zengin nesir geleneği olmayan bir ülkede genç yazarın nesire ağırlık vermesi sıradan rastlantı değildi.O, büyümekte olan şu kuşağı yaşlılara rağmen daha mübariz, haksızlığa, ve adaletsizliğe karşı amansız ruhlu görmeği arzu ediyordu. Bu nedenle tüm dikkatini genç nesle yönəltti. O, halktan topladığı masalları özel şekle soktu (Avrupa’da olduğu gibi). Onlara bediilik getirdi, renklilik kattı, yeni ruh verdi. Masalları ilk ağızlardan duyduğu dilde, yani Türkçe yazıp yayına verse de, yayınına izin verilmedi. O da mecburen, onları farscaya çevirmek mecburiyyetinde kaldı. Sametin küçük «Siyah Balık” adlı hikayesini ölümünden sonra tüm dünya çocukları kendi dillerinde okuya bildi. Çünkü onun eserleri en yüksek uluslararası ödüle layık görülmüş ve birçok dillere çevrilmişti. Samet Behrengi milli siyasi harekatte aktif yer alan meslektaşı ve yazar arkadaşı, şiirlerini “Dalga” lakabıyla yazan Merziye Üskuyi ile birlikte İran’da çocuk edebiyatının temelini koydular. “Elinin derdini Farsça söyleyen” ölümsüz Şehriyar geçen yüzyılın 50’li yıllarında ana dilinde yazdığı eserleri ile uzun yıllar yasaklanmış Azerbaycan Türkçesine adeta yeniden can verdi, yaşattı. Şehriyarın «Heyderbabaya selam”ı ve milli dilde (türkçede) yazdığı diğer şiirler Güney’de milli edebiyatın, milli düşüncenin intibahına neden oldu. Güney Azerbaycan’dan olup, İran’a dünya çapında ün kazandıran bir yazar da Gulamhüseyn Saidi idi. Ömrünün sonlarını mühaciretde – Fransa’da yaşamak zorunda kalan Gulamhüseyn Saidinin sessiz – pantomim eserler yazmasının sebebi mevcut rejimin soydaşlarımızın evine koyduğu yasağa karşı itirazla bağlıydı. Senaryo yazarı olduğu filmler uluslararası aleme ses salmış, İran kinematografisinin “Altın fon”una dahil olunmuştu. (Bugün İran filmlerinin Avrupa’da yüksek ödüller kazanması da onun açtığı cığırla, yarattığı okulla doğrudan alakalıdır. – P.M) Saidinin yazdıkları ile Gabriel Markes, Frans Kafka, Samoel Bekt ve Gi de Mopassanın yazdığı eserler arasında bir benzerlik var. Bu eserler fanatizm, ceşalet, korku ve felaket girdapına mahkum edilmiş insanların durumunu tarif ediyordu. Onun eserlerinde Markes üsluplu, yarı efsane, yarı canlı varlıkların insanlarlarla ünsüyyeti, Mopassanın hikayelerinde rastlanan keskin sarkazm, insanın en çıkılmaz durumlarda tenazzülü, Kafkas üsluplu “çevrilmeler” – (şizofren hastaların) dünyaya özel bakışları ve s. çokdur. Gulamhüseyn Saidi yarattığı eserlerle hem de İran’da mistik (sihirli) realizmin temelini koydu. Günümüzde Kanada’da (Kanada “Pen” kulübünün eski başkanı) siyasi mülteci olarak yaşayan dünyaca ünlü yazar, “İran’da edebi eleştirinin babası” sayılan Tebrizli Riza Berahani çoğu zaman genellikle İngilizce ve Farsça yazdığı eserlerindeki kahramanlarının ismini, oradaki şiir parçalarını, zor durumlarında yaşadığı hisleri, acılı-tatlı rüyalarda gördüklerini Azerbaycan Türkçesinde kaleme alır. Ana dilinin terennümü, bu dilde yazmak tek derin ulvi sevginin göstergesi değil, Güney Azerbaycan’da hem de özünükoruma içgüdüsü – kimliğini, ana dilini yasaklayan, onu aşağılayan kuvvetlere, rejime direniş sembolüdür. Pehlevilerin hakimiyeti yıllarında ana dilinin yasaklanmasına karşı aydınlarda iç bir direniş, itiraz vardı. Bu, daha sonra zaman zaman alt şuura yerleşip, çeşitli tezahürlerle filizlenip ortaya çıkıyordu. İran’daki kandaşlarımız ana dilinde eğitim alıp, okuyup yazmasa da, günlük hayatta, düğünde, el şenliklerinde, yas törenlerinde doğma dili kullanıyorlardı. Böylelikle de, beşikten mezara kadar ana dili onlara yolculuk ediyordu. (bebek iken anne laylasını eşitir, yaşamla vidalaşanda ise ana dilnde deyilen mersiyeyle yolculanır. – P.M). Alirza Nabdil (Oktay) çok genç olmasına rağmen, Güney şiirinde hem biçim, hem de muhteva (mezmun) açısından yenileşme, modernleşme getirdi. Geçen yüzyılın 60’lı yıllarında Alirza Nabdil (Oktay) çok genç olmasına rağmen, Güney şiirinde yenilik yarattı. A.Nabdil Oktayın “Tozlu piyano”, “Yurt”, “İşık”, “Setterhanın atlıları” vb. bu gibi eserleri orijinal deyim tarzı ile ilgi çekti. Güney Azerbaycan şiirinde konulu lirigin bazı güzel örneklerinlerini oluştura bilirdi. Bununla literatürde yeni çığır açtı, yenileşme, modernleşme yürüttü. Hebib Sahir ve Bulut Garaçorlu Sehent 29 yaşında hayatı terk etmiş bu talihsiz şairin yolunu sürdürdüler. Tebrizli Habip Sahir yükseköğretim ardından Türkiye’ye getdi. İstanbul edebi ortamı, Celal Sahiri, Tofik Fikret’i, Şarl Bodleri yoğun ve sıkı okusu, hem de Türkiye edebiyatına, Fransız diline ve edebiyatına vakıf olması ve sevmesi sonralar onu çağdaş Güney Azerbaycan edebiyatında modernist bir şair olarak tanıttı. O, edebiyata taptaze tasvir ve ifade araçları getirdi. Onun “Sabah aydınlanıyor”, “Kövşen” ve s. kitaplarındakı eserleri bunun parlak örneğidir. Bulut Garaçorlu Sehent Güney literatürüne halktan ve geçmişten gelen yenilenmiş orijinal karakterler ve dolgun sosyal-siyasi anlam yanında, insani değerlere sadakat – “başka birisinin varlığını anlamak” (Hümmet Şahbazi) gibi yeni içerik getirdi. O, sadece kendi halkının değil, aynı zamanda Vietnam’dan İspanyaya ve Küba’ya kadar hürriyet mücadelesi için ayaklanmış tüm halkların kahramanlık ve şehitlik tarihinden sahneleri şiirlerine yansıtmıştır. Aynı şekilde Sehent’in “Ortak Türk abidesi” Dede Korkut “boylarına dayanarak yazdığı” Sazımın Sözü “(1965) ve” Dedemin Kitapı “(1971) adlı eserlerinin halkta milli ruhun uyanmasına büyük tepkisi oldu. Sahir ve Sehent şiire yenilik getirdiler: Sahir şiir biçiminde; Sehent ise yeni çağdaş içerikli şiirleriyle. Sahirin şiirleri romantizmi, Sehentinki ise siyasi motifleri ile seçilirdi. Alirza Nabdil hakkında konuşursak O, klasik şiir geleneklerinden tamamen uzaklaşıp, şiire yeni düşünce tarzı, mühtava (mezmun), serbest yapı ve biçim getirdi. Günümüzün tabiriyle desek Güneyde şiiri modernleşdirdi. Hatırlatmak yerinde olur ki, geçtiğimiz yüzyılın yirmili yıllarında çağdaş Türkiye edebiyatının İran’da takipçisi olan Tağı Rıfat edebi-bedii görüşte Tacettüt – yenileşme yaratmıştı ki, bu da daha sonra oluşacak yeni şiirin ilk kıvılcımlarırıydı. İran’da yeni şiirin temeli “Tacettüt” (Arapçadan “yenilenme” anlamına geliyor) gazetesinin etrafına toplanan Tağı Rıfatla birge Cafer Hamaneyi, Şems Kesmai gibi Azerbaycan şairleri tarafından konulmuştu.
Türkiye’nin acil esnaf reformuna ihtiyacı var Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı gazeteci Hüseyin Alpay, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları […]
“Eskişehir gazeteleri 07.12.2015 tarihinde şu başlıkla çıkmıştı: Eskişehir Valisi Sayın Güngör Azim TUNA İhtiyaç Sahiplerine Yardım Eden Tülomsaş emeklisi […]
Gergerlioğlu, Kocaeli’nin tüm sorunlarını titizlikle inceliyor DEM PARTİ Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Kocaeli’nin sorunlarını […]
Prof. Dr. Ata Atun Dizi ve film Platformu Netflix, senaryonun içeriğini araştırmadan belli ki Yunan ve Rum propagandasına alet […]
Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, şehitlerini anma yıl dönümü töreninde, yine, 2. Dünya Savaşı’ndaki (1 Eylül 1939) Nazi Almanya’sının ülkesini işgali […]
Türkiye OECD ülkeleri arasında haftada en az bir kez parası olmadığı için yemek yiyemeyen öğrenci oranının en yüksek olduğu ülke […]
İnegöl’de çok daha riskli bölgeler öylece dururken, Devlet Hastanesi karşısındaki merkezi bölgedeki konutların bulunduğu alanın apar topar kentsel dönüşüm uygulama […]
İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, inşaat çalışmaları tamamen duran Ali Osman Sönmez Çekirge Devlet Hastanesi sorununu Meclis gündemine taşıdı. […]
Ağustos’taki Vatan Hilmi Özden Ağustos ayı; şanlı tarihimize zaferler ayı olarak geçmiştir. Müslüman Türk Milleti 26 Ağustos 1071 yılında Malazgirt […]
Niyet başka akıbet başka! Prof. Dr. Ata Atun Yunanları ve Rumları, aile yapıları, kültürleri, inanışları, eğitimleri, mizahları, kafa yapıları, […]
29 Nis 2024 0
Uluslarararası Strateji Uzmanı Başkanı Şener Mengene,...17 Nis 2024 0
Eylül Aşkın Türkiye Haber Portalı’nda hazırlayıp...07 Kas 2021 0
AK Parti Denizli Milletvekili, TBMM Plan ve...10 Ara 2020 0
Cumhurbaşkanı Tatar: “Türkiye’nin güçlü...05 Ara 2020 0
—-Birinci Bölümün DEVAMI—-...01 Eyl 2024 0
Türkiye OECD ülkeleri arasında haftada en az bir kez parası olmadığı için yemek yiyemeyen öğrenci oranının en yüksek olduğu ülke […]
HAYDAR BABA’YA SELAM. Muhammed Şehriyar
Haydar Baba, yıldırımlar çakınca,
Seller, sular çağıldayıp akınca,
Kızlar ona saf bağlayıb bakınca,
Selâm olsun şevketinize elinize,
Benim de bir adım gelsin dilinize.
Haydar Baba, kekliklerin uçunca,
Göl dibinden tavşan kalkıp, kaçınca,
Bahçelerin çiçeklenip açınca
Bizi de mümkün ise yâd eyle.
Açılmayan yürekleri şâd eyle.
……………..